Hayatın Altında Ezilmemeliyiz..



Bugün bir dostan gelen e-postada; “Hayat yükünün hamallığı” başlığı vardı. Başlığın altında yer alan girizgahta ise şunlar yazıyordu : “Evet bu bir alıntı hikaye! Ama muhteşem kelimeler, cümleler, dizeleri olan bir hikaye. Birkaç kez okudum. Daha da okumak istedim. Evet hamalım ki ne hamal! Bugünden sonra yükümü akşamları hafifletmek istiyorum. Size de tavsiyem bu. Hele bu hikayeyi bir okuyunda. Saygılarımla.”
Bu ifadenin altında yer alan hikayeyi okudum ve adeta mıhlandım kaldım! Gerçekten muhteşemdi. İnsana hayat dersleri veren, derin düşüncelere daldıran bir hikaye. Bendeniz de birkaç kez okuduktan sonra hikayeyi yayınlamaya karar verdim.
Buyrun bu harika hikayeyi okuyun…

Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için :
Yük ve yol…

Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen,
ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun!
Bunu düşünüyordum.

Yanımdaki hamalla yola çıktık.
İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı.
Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği…
Diyordum ki içimden “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!..”
Nitekim, çok geçmeden dedi ki: “Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!
“Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!”
Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini “Sen de dinlen hadi” dedi.
Benim canım sıkılmıştı bu işe.
Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum.
O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum.

Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında…
“Yükünü indirip sen de dinlen”, demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım…
Sonra yine durdu. Bana da “dinlenmemi” söyledi yine ama dinlenmedim.
Yarım saat sonra “dinlenelim mi” diye sordu, aksi aksi başımı salladım…

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü.
Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım.
Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı.
Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.
Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım…
Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı.
Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim.
Sonra koluma girerek; “Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz.”
Dediğini yaptım.
Omuzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

“Ben yılların hamalıyım, dedi.
Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda…
Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait…
Halbuki bir yükü ‘taşımak’ bizim işimiz, ‘altında ezilmek’ değil!..
Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.
Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun!
Belki günün birinde hamallığın şekli değişir.
Belki o günleri ben göremem.
Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma…
Akşamları bırak ve hafifle…
Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü.
Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil.
Çünkü , yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var…”

Teşekkür : Hikayeyi e-posta ile ileten Sayın Taner Vidinliğil.

Yazanın Notu :
– Araştırmalarımda bu harika hikayenin kime ait olduğunu bulamadım.
– Yazıda kullanılan resim Google görsellerden alıntıdır. Gif formatındaki bu resim Jpg. formatına çevrilmiştir. Araştırmamda resmin Mustafa&Oğuz’a ait olduğu anlaşılmıştır. Anılanlara da resim için teşekkürler.
– Bu yazıya son vermeden önce sizlere çok sevdiğim bir şiiri sunuyorum :

“Mecnun değilim dost;
ama çağırırsan çöllere gelirim.
Sana yalan halde gelmem,
toplarım özümü yalın halde gelirim.
Kapıyı çaldığımda ‘kim o?’ dersen;
ben olmam kapında sen olur gelirim.
Sen gel de yeter ki, yola yük olmam, yol olur gelirim…”
MEVLANA

Eyüp CAN ÇALIŞ

1993 yılında İstanbul'un Şişli ilçesinde dünyaya gözlerimi açtım.Ailemin tekne kazıntısı tabiriyle, en ufakları benim. Hayatı en sevdiği kişiyle beraber geçirmeyi seven, insancıl, neşeli, yerine göre tatlı biber, siyah saçlı, kahverengi ( kimisi bal rengi der) gözleri ve cilleri olan biriyim.

    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 Yorum:

Yorum Gönder